19 Kasım 2011 Cumartesi

TARAF OLUNCA

       Sanat olmaz mı?

       Bir işi iyi yapabilmek bu işi milyonların önünde hatasız yapmaya yeltenmek bile büyük bir cesaret. Bir düşünün maç başlayacak en yakın arkadaşınızla futbol sohbetindesiniz maç anonsu giriyor ve ben spiikeriniz .... diyerek söze başlıyor. Bu durumda bilinçaltınızda oluşacak düşünceler olumlu yada olumsuz olabilir, nasıl mı?

-Bu adam işi biliyor
-Bu adam anlatıyorsa biz bu maçı alırız

ya da;

-Ooof bu adam mı anlatıyor maçı
- Hep bize uğursuz geliyor gereksiz konuşuyor.

       Sanat oluyor tabii. Bu mesleğin kanunu gereği hep en iyi olmak zorunda kalır ve bu zorunlukluk ön safadadır. Fazla konuşulursa seyici bıkar. Sessizlik olunca Tiyatroya mı geldik sesleri yükselir. Bu mesleğin ülkemizde bir branşı ya da branş üzerinden bugüne kadar  bir kültürü yoktur. Bu satırları okurken Ercan TANER ya da Sabri UGAN canlanacak gözünüzde evet  anlattığı maçlarda duyguyu katan çoşkuyu dozunda yansıtabilen adamlardır.


      Bu adamların en büyük şansızlığı tuttukları takım üzerinden değerlendirilmesi. Anında o takımın fanatiği ve o takımın sempatizanı oldukları düşünülür. Gerçi deprem olsa dahi bu ülke bölününebiliyor, bu adamları biz taraf olarak izliyoruz. Biz ters taraftan bakamadığımız sürece bizim zaten bir değerlendirme yapma şansımız yok. Bu nedenle bu insanlar kimine göre sempatik olur kimine göre ise taraf olur.

     Spiker denince gooool diye bağırsın demiyoruz ama milletin bilmediği  ya da bilmediğini düşünüldüğü bilgileri seyirciye aktaracak, güldürecek ve düşündürecek değişik benzetmeler katabilecek izleyicilere birden farklı görüş sunacak karakteri taşımaları gerektiğini düşünüyorum. Yoksa top taca çıkmış. Baroş gol atmış Rüştü kurtarmış bunları biz de görüyoruz ve şunu çok iyi bilyoruz 'Futbol asla sadece Futbol değildir.'

      Bir kaç hatıra;

'Galatasaray finalde Galatasaray finalde... Haykırıyorum, bağırıyorum, sevinçten çıldırıyorum. (Ercan TANER)

'Ronaldinho karşısında Makalele ne yapsın, Chelsea savunması ne yapsın, Ferreira ne yapsın. (Ertem ŞENER)

'Nasıl anlatalım bu gölü size nasıl? Şu açıya bakın, şu vuruşa bakın. Haagiiiiiii...
(Sabri UGAN)


                                                          

      


                                                  


                             

18 Kasım 2011 Cuma

SANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞARSA

       Kimi zaman sayfalar dolusu yazılar ile anlatılması zor olayları bir çırpıda anlatmak için atasözleri kullanılır. Atasözlerimiz içinde olumlu anlamlar yüklemiş olduğu gibi, olumsuz anlam kazanmış olanları da bulunur. Olumsuz anlam taşıyan atasözleri çoğu zaman yanlış olanı destekler gibi görünse de, bunların doğru bir amacı ve topluma verdiği zararı analtmak için kullanıldığı görülmüştür. ''Bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' gibi...

       Bazen insan ses duymak istiyor. Doğal, güzel sesler. Sesin yerini artık gürültü almış bunaltan ve kulakları sağır eden gürültü. Oysa çok eskiden bir bilim adamı, gün gelecek insanlar sıtma hastalığıyla mücadele eder gibi gürültüyle mücadele edecek diyor. Hani Mehmet Akif'in bir şiiri var ya haya perdesi ;

                                                   
        
 Gürültü dedik  fazla uzaklaşmadan dilimizde ki gürültüye bakalım. Dilimizde yabancı sözcükler kullanmak kültürün ölüçüsü olmuş halde. Türkçe sözcükleri cımbız ile seçip alıyoruz. Teknolojiyi kötülemek istemiyorum ama teknoloji ile savaş halinde yaşıyoruz.

      Kültürümüz kirlenmiş bizim o kadar kirlenmiş ki artık farkındamısınız başka kültürlere saygı duyarak yaşıyoruz. Gün geçtikçe tembelleşiyoruz sanal ortamda Selamınaleyküm yazıldığında aldığınız cevap a.s oluyor. Çoğu insan ben de dahil a.s'nin Aleykümselam anlamı taşıdığını çoook sonradan öğrendik.

Şunu anlatmak istiyorum. Eğer sen; ''the snake that doesn't touch me can live a thousand years.'' dersen üzülen biz oluruz. Yeterince açıklayıcı olmadıysa 'Suya Sabuna dokunma' var anlatayım mı?

                          
                                         

14 Kasım 2011 Pazartesi

Metrobüs Kullananlara Tavsiyeler

        Abi öncelikle metrobüse göre plan yapmayın. Yok 23 dakika da 60 km yol alıyormuş 30 saniyede bir durak peronlarında oluyormuş gibi düşünceleriniz ön yargıdan ibaret kalır çoğu zaman. Bu hesaplamaları yapabilmeniz için fazlası ile terorik ve ütopik düşünceler bütünü gerekir.

        Metrobüse binerken dikkat etmeniz gereken bir  husustur gerginlik. Kesinlikle sakin ve rahat bir yapıda metrobüs kullanımını tercih etmelisiniz. Metrobüs'te ayakta kalabilmek psikolojik ve fiziksel  bir yapı gerektirir. Bacakarınız gergin bir durumda hazır ol vaziyetinde olmamalıdır. Rahat olun ve bacaklarınızı 65 mm açıda tutun. İyide 65 mm yi nasıl ölçeriz diye soracaksınız. Bir adım öne açmanız bu vaziyeti alabilmeniz için yeterlidir.

         
         Kararlı bir duruş sergilemeye kesinlikle özen göstermelisiniz. Efendim ''işe gidiş ve dönüş saatlerinde Türkiye güreş federasyonunun metrobüse binebilen ilk 10 kişiyi olimpiyatlara göndererek büyük başarı yakalayacı gibi saçma düşüncelere kapılmayınız. Kuşları düşünün ve doğanın size sunmuş olduğu özgürlüklerin tadını çıkarmaya çalışın.

        İstanbul tanıtım filmlerin de hala ''köprünün altından yat geçeceğine üstünden at geçiyorsa'' siz metronun otobüs versiyonunu kullandığınızı düşünürseniz niçin yer altında ki masraflı ulaşım türünün tercih edilmediğini kolaylıkla anlayabilirsiniz. Metrobüs unutulmaya yüz tutmuş çocukluğunuz için köşe kapmaca oynunun yolda giden halini canlandırarak size bir ışık tutuyor. Sizden haber bültenlerinde bahsedilmesini sağlayan da metrobüs, mesela (Anadolu'dan avrupa yakasına geçişlerde trafik uzunçayır metrobüs istasyonundan başlıyor) diye bir haber duyarsanız gün başlarken gereksiz hayaller kurmanıza engel olarak zihninizin işgal edilmesini önlüyor.

        Metrobüs şiir yazmanıza da olanak sağlar, ben size iki mısra karalayayım siz devamını getirin;

              Git diyorsun da olmuyor işte git demekle,
               herşeye rağmen gidemiyor insan.  
              Metrobüs 3 lira olmuş haberin var mı
              Sen de bilirsin hiçbir şey sonsuza dek sürmez.



            Efendim; bu önerileri dikkatte almak sizin kendi sorumluluk kapsamınızdadır. Müspet ya da menfi bir durum söz konusu değildir. Bundan sonra okuyacağınız bloglarda Zincirlikuyu metrobüs savaşları başlığını görürseniz saşırmayın.